GothiC FiLmLeR
qoThiC-eMo :: qoThiC
1 sayfadaki 1 sayfası
GothiC FiLmLeR
AdamS FamiLy
Yönetmen:
Barry Sonnenfeld
Oyuncular:
Anjelica Huston, Raul Julia, Christopher Lloyd, Joan Cusack, Christina Ricci, Carol Kane, Jimmy Workman, Kaitlyn Hooper, Kristen Hooper
Aşklarını yenileyen Gomez (Raul Julia) ve Morticia'nın (Anjelica Huston) erkek çocuklarının dünyaya gelişiyle Addams malikanesine yeni bir ses gelir. Fester'ın (Cristopher Lloyd) şehvet düşkünü dadı Debbie Jilinsky'nin (Joan Cusack) peşine düşmesiyle Wednesday (Christine Ricci) ve Pugsley (Jimmy Workman) onun aslında kara bir dul olduğunu ve Fester'ı da ölü koca koleksiyonuna eklemek istediğini keşfederler.
Fester'ın dadıyla evlenmesi ve ardından da çocukları yaz kampı için evden uzaklaştırmaya çalışmasıyla ailede soğuk rüzgarlar esmeye başlar. Ancak Wednesday henüz son sözünü söylememiştir.
DraCuLa
...Anahtarı bulmak için bedeni aramam gerektiğini biliyordum, bu yüzden kapağı kaldırdım ve duvara dayadım; ve sonra ruhumu korku ile dolduran bir şey gördüm. Kont orada yatıyordu, ama sanki gençliği yenilenmiş gibi görünüyordu, çünkü beyaz saçları ve bıyığı karanlık bir demir grisine dönüşmüştü; yanakları daha dolgundu ve beyaz derisinin altı yakut kırmızısı görünüyordu; ağzı her zamankinden de kırmızıydı, dudaklarında taze kan damlaları vardı ve ağzının kenarlarından aşağı akıyor, çenesinden ve boynundan süzülüyordu. Derin, alev alev gözleri bile şişmiş etlerin arasına gömülmüş gibi görünüyordu, çünkü gözkapakları ve göztorbaları kabarmıştı. Sanki korkunç yaratık tamamen kanla dolmuş gibiydi; doygunluk içinde bitkin düşmüş, pis bir sülük gibi yatıyordu orada...
Dracula...
Gerilim ve korku türünün başyapıtı...
Viktorya Dönemi'nin aşırı ahlakçı görünümünün ardında yatan karanlığı ve ikiyüzlülüğü açığa vuran bir anlatı. Stoker bu yapıtıyla, yaşadığı dönemin ahlakçı ve bilimci ütopyacılığını, kana susamış bir vampirin şahsında, ustalıklı bir biçimde eleştiriyor
Bram Stoker'in kitabından 1992'de sinemaya uyarlanan filmin yönetmenliğini Francis Ford Coppola yapmıştır. 3 oskar ve daha birçok ödül kazanan film , muazzam bir oyuncu kadrosuyla karşımıza çıkar.
Eflak voyvodası Vlad Dracul Haçlı seferindeyken karısına düşman tarafından kocasının savaşta öldüğü yalanı söylenir. Kocasının ölümüne dayanamayan Elisabetha bulunduğu şatonun surlarından kendini aşağı bırakarak ölümü seçer. Geri döndüğünde karısının ölüm haberiyle yıkılan Vlad Dracul , Tanrı'ya ve uğruna savaştığı hristiyanlığa lanet ederek kan içer ve ölümsüzlüğü seçer. Birkaç yüzyıl sonra karısının reankarnesinin İngiltere'de olduğunu öğrenmesiyle filmin konusu gelişir. .
Dracula bir korku filmi olmaktan ziyade çok hüzünlü bir aşk hikayesidir. Buna rağmen bir korku filminde olması gereken sahnelerinden nasibini almıştır. Genel olarak Victoria dönemi İngilteresinde geçen film dekor ve kostüm bakımından da oldukça başarılıdır. Dracula'yı oynayan Gary Oldman'ın makyajı bana göre gelmiş geçmiş en başarılı vampir tiplemesini ortaya çıkartmıştır.
Bu filmin bana göre en etkileyici yanı Dracula'nın duygusal bir bağla yaşayan bir insana bağlı olmasıdır. Aşık bir vampir hernakadar kulağa tuhaf gelsede bu hikayede okadar güzel işlenmiş ki kavuşsunlar ömür boyu vampir olarak birlikte yaşasınlar istiyor insan. Ama her dramatik aşk filminde olduğu gibi bu filminde sonunda gözyaşı var. Yinede sonunda bir huzura kavuşma ve barış olduğu için tamamen kötü bitiyor denemez. Ne de olsa filmin ana teması gerçek aşk asla ölmez..
Hikayenin en önemli noktalarından biri Dracula'nın Mina'nın nişanlısını tutsak tuttuğu ve daha sonraki dönemde ona asla zarar vermemesidir. Filmde istediği kadar fareleri canlı canlı yesin Draculanın asla evil bir karakter olduğuna inanmıyorum.
Filmin benim için en unutulmaz sahnesi Vlad Dracul'un İngiltere'de Mina ile sokakta ilk karşılaşma anıdır. Gary Oldman'ın üzerinde o dönemin modası olan uzunca bir ceket , kafasından fötür şapka , yuvarlak gözlükler vardır. Bu sahneden beri Gary Oldman'a herzaman uzun saçın çok yakışacağını düşünmüşümdür ama ne yazık ki kelleşti . Gerçi bence hala karizmasından birşey kaybetmiş değil.
Gary Oldman ... Dracula
Winona Ryder ... Mina Murray/Elisabeta
Anthony Hopkins ... Professor Abraham Van Helsing
Keanu Reeves ... Jonathan Harker
Richard E. Grant ... Dr. Jack Seward
Cary Elwes ... Lord Arthur Holmwood
Bill Campbell ... Quincey P. Morris
Sadie Frost ... Lucy Westenra
Tom Waits ... R.M. Renfield
Monica Bellucci ... Dracula's Bride
Michaela Bercu ... Dracula's Bride
Florina Kendrick ... Dracula's Bride
Jay Robinson ... Mr. Hawkins
I.M. Hobson ... Hobbs
Laurie Franks ... Lucy's Maid
Van HeLSinG
Karpat Dağlarının derinliklerinde Transilvanya ismini taşıyan esrarengiz ve mistik bir ülke vardır. Şeytani güçlerin hala yaşadığına inanılan bu topraklarda her türlü tehlikenin var olduğu güneşin doğuşu kadar doğaldır. İnsanoğlunun en büyük kabusu kabul edilen canavarlar bu topraklarda hayat alanı bulurlar.
19. yüzyıl Londra´sı, Roma´sı, Paris´i ve Transilvanya´sını kapsayan bu dünyada insanoğlu sürekli bir tehdit altındadır. İnsan ırkına karşı sonu gelmez bir savaş açmış olan yaratıklar, çok çeşitli formatlarda bedenlenmiş canavarlara dönüşerek sürekli saldırılar düzenlemektedir. İnsanoğlundan binlerce yılın intikamını almak amacıyla elele vermiş olan Dracula, Frankenstein, Kurt Adam gibi canavarlar, insan ırkını toptan yok etmek için saldırılarını hızlandırmışlardır.
Bu ürkütücü ortama insanoğlunu kurtarma görevini üstlenmiş bir kahraman gelir. Bu kahraman, efsanevi vampir avcısı Van Helsing´dir. Vatikan´da faaliyet gösteren gizli bir kuruluş adına çalışan Van Helsing, bölgeye dehşet saçmakta olan Kont Dracula´yı alaşağı etmek amacıyla Transilvanya´ya gelir. Orada Anna Valerious adlı korkusuz bir kadınla tanışır. Anna´nın ailesi kuşaklardan beri vampirler yüzünden lanetlenmiştir. Bu uğursuz lanetten kurtulmasının tek yolunun vampiri yenmek olduğunu öğrenince onunla güçbirliği yapma yoluna gider
THE CROW
Bu güne kadar dört adet The Crow filmi çekildi, bunlar;
The Crow, 1994
The Crow : City Of Angels, 1996
The Crow : Salvation, 2000
The Crow : Wicked Prayer, 2005
Ama içlerinde bence en güzeli serinin ilk filmi olan Brandon Lee’nin başrollerinde oynadığı 1994 yapımı The Crow filmiydi.
Film ile ilgili bilgiler vermeden önce The Crow nedir,nerden çıkmıştır buna bir göz atalım
The Crow nedir, nerden çıkmıştır?
The Crow serisinin ana temasını oluşturan çizgi romanlar James O’Barr tarafından yazılmıştır. James O’Barr, trajik bir trafik kazasında nişanlısı Bethany’nin sarhoş bir sürücünün kullandığı araba tarafından öldürülmesi sonrasında çok sıkıntılı günler yaşamaya başlamış. Bu yaşadığı sıkıntılı dönemden kurtulmak için kendisini çizime verir, daha sonraları ise gazetede okuduğu bir haberden ( Detroit’te bir çiftin 20$ lık nişan yüzükleri için öldürülmesi olayı ) oldukça etkilenir ve bunun bir hikayenin başlangıcı için güzel bir çıkış noktası olduğuna karar verir ve 1981 yıllarında Berlin’de ilk The Crow çalışmalarına başlar. İçinde bulunduğu sıkıntılı yaşam yüzünden eserini tamamlaması uzun bir süre alır.James O’Barr hikayesinde kullandığı karakterleri kendi hayatından seçmiş,gerçek kişileri karakterleri ile özdeşleştirmiştir.Hatta filmde yer alan çete üyelerinin isimleri de Detroit deki duvar yazılarında alınmış gerçek çete üyeleri isimleridir. (T-Bird, Tom-Tom, Top Dollar, Spooky Stone gibi) Bunun üzerine olayları hikaye üzerine oturtarak hikayeyi tamamlamıştır.
Bu yazının devamı ve daha fazla ayrıntı için bu röportajı okuyabilirsiniz.
Peki The Crow nasıl beyazperdeye taşınmış?
Çizgi romanın başarısından sonra 80li yılların sonunda film yapımcısı Jeff Most film için 1500$ gibi komik ücret önermiş.Filmin kült ve efsanevi olmasının ise iki ana nedeni var.Bunlardan birincisi filmin yönetmenliğini Alex Proyas’ın üstlenmesi ve ikincisi ise başrollerinde efsane karate ustası Bruce Lee’nin oğlu Brandon Lee’nin yer almasıydı.İlk başlarda birbirlerini tanımayan James O’Barr ve Brandon Lee film çekimlerinde çok iyi anlaşmaya başlamış ve çeşitli röportajlarda James O’Barr,Brandon Lee için küçük kardeşim diye bahsetmeye başlamış. Filmin çekimlerinin bitmesine 8 gün kala Brandon Lee’nin yanlış doldurulmuş bir silah tarafından çekim sırasına vurularak öldürülmesi bu yüzden James O’Barr’ ı hayatı boyunca sarsan ikinci büyük olay olur.
Romanın üzerinden 22 yıl, filmin üzerinden ise 12 yıl geçmesine rağmen The Crow çizgi roman severler için hala bir kült olmaya devam etmektedir.
The Crow Hakkında Bazı Bilgiler
The Crow tüm zamanların en çok satan bağımsız siyah beyaz çizgi romanıdır.
The Crow birçok dile çevrilmiş ve dünya üzerinde çeyrek milyondan fazla kopya satmıştır.
James O’Barr, Fransa’da düzenlenen Uluslararası Çizgi Roman Festivalinde ödül alan ikinci Amerikalı olarak tarihe geçmiştir.
The Crow filmi çoğu listede gelmiş geçmiş en iyi çizgi romandan filme uyarlaması olarak gösterilmektedir.
The Others [ DiqeRLeRi ]
Yönetmen : Alejandro Amenábar
Senaryo : Alejandro Amenábar
Yapım : 2001, İspanya...
Tür : Korku/ Gerilim
Oyuncular
Nicole Kidman, Fionnula Flanagan, Alakina Mann, James Bentley, Eric Sykes, Christopher Eccleston, Elaine Cassidy, Renée Asherson, Gordon Reid
2. Dünya Savaşı'nın son günlerinde, tenha Jersey Adası'nda bir genç kadın kocasının cepheden dönüşünü beklemektedir. Grace iki çocuğunu Viktorya tarzı büyük ve güzel evinde büyütmekte ve sadece orada güvende olabileceklerine inanmaktadır.
Fakat artık güvende değildirler...
Açıklanamaz şekilde ortadan kaybolan hizmetçilerinin yerine gelen üçlüyle beraber şaşırtıcı olaylar başlar. Grace'in kızı, evin her odasını gezen belirsiz varlıklar gördüğünü ve onlarla konuştuğunu iddia etmektedir. Başlangıçta Grace, kızın sözlerine inanmamakta dirense de, çok geçmeden bu davetsiz misafirlerin varlığını kendisi de hissedecektir.
Grace, onların kim olduğunu ve ailesinden ne istediklerini öğrenebilmek için herşeyden vazgeçmeli ve doğaüstü inançların ortasında kendi cevaplarını bulmalıdır...
ÖLü GeLin
19. yüzyılda bir Avrupa kasabasında yaşayan ve Victoria ile evlenmek üzere olan Victor, şaka olsun diye elindeki nikah yüzüğünü yolda gördüğü bir iskeletin parmağına takar. Bu iskelet ölmüş bir kıza aittir ve ceset zombie'ye dönüşür. Canlanan kız, artık Victor'un kendisinin kocası olduğunu iddia eder.
HayaLet SuvaRi
Konu : Ichabod Crane 18. yüzyılda adli tıp ile ilgili suçlara zamanının ötesinde yöntemlerle yaklaşan polistir. Bu kez görevi New York yakınlarındaki Sleepy Hollow adlı köyde işlenen cinayetlerin sırrını çözmektir. Güneşin neredeyse yüzünü hiç göstermediği, insanların geceleri pencerelerini sıkı sıkı kapattıkları bu köyde, inanılan ve durmadan anlatılan bir efsane vardır ve bu efsane gerçeğe dönüşmüştür.
Vücudunda başı olmayan bir atlı geceleri gelerek kılıcıyla köydeki insanların başlarını kesmekte ve bu kesik başları yanında götürmektedir. Aynı zamanda bir bilimadamı olarak böyle hikayelere inanmayan Crane, olayı kendi gözüyle görünce fikri değişir. Köydekiler bunu uzun yıllar önce başı kesilerek ölen adamın yaptığını anlatırlar. Crane, olayın derinliklerine indikçe bu başsız adamın rastgele değil bir amaç çerçevesinde bu katliamları yaptığını keşfeder.
Yönetmen
Tim Burton
Türü
Gerilim
Oyuncular-Karakterler
Johnny Depp
Ichabod Crane
Christina Ricci
Katrina Van Tassel
Miranda Richardson
Lady Van Tassel
MakaS eLLeR
(Edward Scissorhands)
Yönetmen : Tim Burton
Oyuncular : Johnny Depp, Winona Ryder
Stüdyo : 20th Century Fox
Batman" ve "Beetlejuice"'un yönetmeni Tim Burton'dan son derece sıradışı bir karakter üzerine unutulmaz bir masal. Johnny Depp, Winona Ryder ve Dianne Wiest sizlerle. Mucidinin ani ölümü, Edward'ın yarıda kalmasına yolaçar, elleri yerine uzun, keskin metal parçaları vardır
Batman Begins - (Batman Başlıyor)
Milyoner anne babasının gözlerinin önünde katledilmesi genç Bruce Wayne’de intikam takıntısına neden olan karşı konulmaz bir travma yaratır. Fakat kader bu şansı elinden alır. Ninja tarikatının lideri, tehlikeli ama onurlu bir adam olan Ra's Al-Ghul’e danışmak için Doğu’ya giderek ortadan kaybolmasının ardından geri döndüğünde Wayne; Gotham şehrini organize suç örgütleri ve tehlikeli suçlular tarafından istila edilmiş; miras olarak aldığı şirketi ise ellerinden kayarken bulur…
Malikanesinin altında bulduğu mağara ve orijinal zırhlı kıyafet Bruce Wayne'in yeni bir kimliğe bürünmesine yol açar. Artık kötülük yapanların içlerine korku salacak Batman’dir o. Bu yeni kılığı ve polis Jim Gordon’ın yardımlarıyla Batman, mafya babası Don Falcone, uyuşturucu tüccarı Jonathan-korkuluk- Crane ve kendini göstermek için doğru zamanı kollayan, Wayne’e çok da yabancı olmayan, gizemli bir üçüncü şahsın kurduğu çirkin düzeni yıkmak için işe koyulur
NoeL GeCeSi KabuSu
Jack Skellington, Halloween şehrinin balkabağı kralı her yıl Halloween zamanı hep aynı şeyleri yapmaktan çok sıkılmıştır. Bir gün Christmas şehrine bakarken aklına bir fikir geliyor. Noel Babayı kaçırmakla işe başlayan Jack, Christmas şehrine çok değişik bir Noel yaşatıyor. Tim Burton'ın inanılmaz hayal gücünün stop-motion tekniğiyle çekilmiş başarılı bir film
Yönetmen:
Barry Sonnenfeld
Oyuncular:
Anjelica Huston, Raul Julia, Christopher Lloyd, Joan Cusack, Christina Ricci, Carol Kane, Jimmy Workman, Kaitlyn Hooper, Kristen Hooper
Aşklarını yenileyen Gomez (Raul Julia) ve Morticia'nın (Anjelica Huston) erkek çocuklarının dünyaya gelişiyle Addams malikanesine yeni bir ses gelir. Fester'ın (Cristopher Lloyd) şehvet düşkünü dadı Debbie Jilinsky'nin (Joan Cusack) peşine düşmesiyle Wednesday (Christine Ricci) ve Pugsley (Jimmy Workman) onun aslında kara bir dul olduğunu ve Fester'ı da ölü koca koleksiyonuna eklemek istediğini keşfederler.
Fester'ın dadıyla evlenmesi ve ardından da çocukları yaz kampı için evden uzaklaştırmaya çalışmasıyla ailede soğuk rüzgarlar esmeye başlar. Ancak Wednesday henüz son sözünü söylememiştir.
DraCuLa
...Anahtarı bulmak için bedeni aramam gerektiğini biliyordum, bu yüzden kapağı kaldırdım ve duvara dayadım; ve sonra ruhumu korku ile dolduran bir şey gördüm. Kont orada yatıyordu, ama sanki gençliği yenilenmiş gibi görünüyordu, çünkü beyaz saçları ve bıyığı karanlık bir demir grisine dönüşmüştü; yanakları daha dolgundu ve beyaz derisinin altı yakut kırmızısı görünüyordu; ağzı her zamankinden de kırmızıydı, dudaklarında taze kan damlaları vardı ve ağzının kenarlarından aşağı akıyor, çenesinden ve boynundan süzülüyordu. Derin, alev alev gözleri bile şişmiş etlerin arasına gömülmüş gibi görünüyordu, çünkü gözkapakları ve göztorbaları kabarmıştı. Sanki korkunç yaratık tamamen kanla dolmuş gibiydi; doygunluk içinde bitkin düşmüş, pis bir sülük gibi yatıyordu orada...
Dracula...
Gerilim ve korku türünün başyapıtı...
Viktorya Dönemi'nin aşırı ahlakçı görünümünün ardında yatan karanlığı ve ikiyüzlülüğü açığa vuran bir anlatı. Stoker bu yapıtıyla, yaşadığı dönemin ahlakçı ve bilimci ütopyacılığını, kana susamış bir vampirin şahsında, ustalıklı bir biçimde eleştiriyor
Bram Stoker'in kitabından 1992'de sinemaya uyarlanan filmin yönetmenliğini Francis Ford Coppola yapmıştır. 3 oskar ve daha birçok ödül kazanan film , muazzam bir oyuncu kadrosuyla karşımıza çıkar.
Eflak voyvodası Vlad Dracul Haçlı seferindeyken karısına düşman tarafından kocasının savaşta öldüğü yalanı söylenir. Kocasının ölümüne dayanamayan Elisabetha bulunduğu şatonun surlarından kendini aşağı bırakarak ölümü seçer. Geri döndüğünde karısının ölüm haberiyle yıkılan Vlad Dracul , Tanrı'ya ve uğruna savaştığı hristiyanlığa lanet ederek kan içer ve ölümsüzlüğü seçer. Birkaç yüzyıl sonra karısının reankarnesinin İngiltere'de olduğunu öğrenmesiyle filmin konusu gelişir. .
Dracula bir korku filmi olmaktan ziyade çok hüzünlü bir aşk hikayesidir. Buna rağmen bir korku filminde olması gereken sahnelerinden nasibini almıştır. Genel olarak Victoria dönemi İngilteresinde geçen film dekor ve kostüm bakımından da oldukça başarılıdır. Dracula'yı oynayan Gary Oldman'ın makyajı bana göre gelmiş geçmiş en başarılı vampir tiplemesini ortaya çıkartmıştır.
Bu filmin bana göre en etkileyici yanı Dracula'nın duygusal bir bağla yaşayan bir insana bağlı olmasıdır. Aşık bir vampir hernakadar kulağa tuhaf gelsede bu hikayede okadar güzel işlenmiş ki kavuşsunlar ömür boyu vampir olarak birlikte yaşasınlar istiyor insan. Ama her dramatik aşk filminde olduğu gibi bu filminde sonunda gözyaşı var. Yinede sonunda bir huzura kavuşma ve barış olduğu için tamamen kötü bitiyor denemez. Ne de olsa filmin ana teması gerçek aşk asla ölmez..
Hikayenin en önemli noktalarından biri Dracula'nın Mina'nın nişanlısını tutsak tuttuğu ve daha sonraki dönemde ona asla zarar vermemesidir. Filmde istediği kadar fareleri canlı canlı yesin Draculanın asla evil bir karakter olduğuna inanmıyorum.
Filmin benim için en unutulmaz sahnesi Vlad Dracul'un İngiltere'de Mina ile sokakta ilk karşılaşma anıdır. Gary Oldman'ın üzerinde o dönemin modası olan uzunca bir ceket , kafasından fötür şapka , yuvarlak gözlükler vardır. Bu sahneden beri Gary Oldman'a herzaman uzun saçın çok yakışacağını düşünmüşümdür ama ne yazık ki kelleşti . Gerçi bence hala karizmasından birşey kaybetmiş değil.
Gary Oldman ... Dracula
Winona Ryder ... Mina Murray/Elisabeta
Anthony Hopkins ... Professor Abraham Van Helsing
Keanu Reeves ... Jonathan Harker
Richard E. Grant ... Dr. Jack Seward
Cary Elwes ... Lord Arthur Holmwood
Bill Campbell ... Quincey P. Morris
Sadie Frost ... Lucy Westenra
Tom Waits ... R.M. Renfield
Monica Bellucci ... Dracula's Bride
Michaela Bercu ... Dracula's Bride
Florina Kendrick ... Dracula's Bride
Jay Robinson ... Mr. Hawkins
I.M. Hobson ... Hobbs
Laurie Franks ... Lucy's Maid
Van HeLSinG
Karpat Dağlarının derinliklerinde Transilvanya ismini taşıyan esrarengiz ve mistik bir ülke vardır. Şeytani güçlerin hala yaşadığına inanılan bu topraklarda her türlü tehlikenin var olduğu güneşin doğuşu kadar doğaldır. İnsanoğlunun en büyük kabusu kabul edilen canavarlar bu topraklarda hayat alanı bulurlar.
19. yüzyıl Londra´sı, Roma´sı, Paris´i ve Transilvanya´sını kapsayan bu dünyada insanoğlu sürekli bir tehdit altındadır. İnsan ırkına karşı sonu gelmez bir savaş açmış olan yaratıklar, çok çeşitli formatlarda bedenlenmiş canavarlara dönüşerek sürekli saldırılar düzenlemektedir. İnsanoğlundan binlerce yılın intikamını almak amacıyla elele vermiş olan Dracula, Frankenstein, Kurt Adam gibi canavarlar, insan ırkını toptan yok etmek için saldırılarını hızlandırmışlardır.
Bu ürkütücü ortama insanoğlunu kurtarma görevini üstlenmiş bir kahraman gelir. Bu kahraman, efsanevi vampir avcısı Van Helsing´dir. Vatikan´da faaliyet gösteren gizli bir kuruluş adına çalışan Van Helsing, bölgeye dehşet saçmakta olan Kont Dracula´yı alaşağı etmek amacıyla Transilvanya´ya gelir. Orada Anna Valerious adlı korkusuz bir kadınla tanışır. Anna´nın ailesi kuşaklardan beri vampirler yüzünden lanetlenmiştir. Bu uğursuz lanetten kurtulmasının tek yolunun vampiri yenmek olduğunu öğrenince onunla güçbirliği yapma yoluna gider
THE CROW
Bu güne kadar dört adet The Crow filmi çekildi, bunlar;
The Crow, 1994
The Crow : City Of Angels, 1996
The Crow : Salvation, 2000
The Crow : Wicked Prayer, 2005
Ama içlerinde bence en güzeli serinin ilk filmi olan Brandon Lee’nin başrollerinde oynadığı 1994 yapımı The Crow filmiydi.
Film ile ilgili bilgiler vermeden önce The Crow nedir,nerden çıkmıştır buna bir göz atalım
The Crow nedir, nerden çıkmıştır?
The Crow serisinin ana temasını oluşturan çizgi romanlar James O’Barr tarafından yazılmıştır. James O’Barr, trajik bir trafik kazasında nişanlısı Bethany’nin sarhoş bir sürücünün kullandığı araba tarafından öldürülmesi sonrasında çok sıkıntılı günler yaşamaya başlamış. Bu yaşadığı sıkıntılı dönemden kurtulmak için kendisini çizime verir, daha sonraları ise gazetede okuduğu bir haberden ( Detroit’te bir çiftin 20$ lık nişan yüzükleri için öldürülmesi olayı ) oldukça etkilenir ve bunun bir hikayenin başlangıcı için güzel bir çıkış noktası olduğuna karar verir ve 1981 yıllarında Berlin’de ilk The Crow çalışmalarına başlar. İçinde bulunduğu sıkıntılı yaşam yüzünden eserini tamamlaması uzun bir süre alır.James O’Barr hikayesinde kullandığı karakterleri kendi hayatından seçmiş,gerçek kişileri karakterleri ile özdeşleştirmiştir.Hatta filmde yer alan çete üyelerinin isimleri de Detroit deki duvar yazılarında alınmış gerçek çete üyeleri isimleridir. (T-Bird, Tom-Tom, Top Dollar, Spooky Stone gibi) Bunun üzerine olayları hikaye üzerine oturtarak hikayeyi tamamlamıştır.
Bu yazının devamı ve daha fazla ayrıntı için bu röportajı okuyabilirsiniz.
Peki The Crow nasıl beyazperdeye taşınmış?
Çizgi romanın başarısından sonra 80li yılların sonunda film yapımcısı Jeff Most film için 1500$ gibi komik ücret önermiş.Filmin kült ve efsanevi olmasının ise iki ana nedeni var.Bunlardan birincisi filmin yönetmenliğini Alex Proyas’ın üstlenmesi ve ikincisi ise başrollerinde efsane karate ustası Bruce Lee’nin oğlu Brandon Lee’nin yer almasıydı.İlk başlarda birbirlerini tanımayan James O’Barr ve Brandon Lee film çekimlerinde çok iyi anlaşmaya başlamış ve çeşitli röportajlarda James O’Barr,Brandon Lee için küçük kardeşim diye bahsetmeye başlamış. Filmin çekimlerinin bitmesine 8 gün kala Brandon Lee’nin yanlış doldurulmuş bir silah tarafından çekim sırasına vurularak öldürülmesi bu yüzden James O’Barr’ ı hayatı boyunca sarsan ikinci büyük olay olur.
Romanın üzerinden 22 yıl, filmin üzerinden ise 12 yıl geçmesine rağmen The Crow çizgi roman severler için hala bir kült olmaya devam etmektedir.
The Crow Hakkında Bazı Bilgiler
The Crow tüm zamanların en çok satan bağımsız siyah beyaz çizgi romanıdır.
The Crow birçok dile çevrilmiş ve dünya üzerinde çeyrek milyondan fazla kopya satmıştır.
James O’Barr, Fransa’da düzenlenen Uluslararası Çizgi Roman Festivalinde ödül alan ikinci Amerikalı olarak tarihe geçmiştir.
The Crow filmi çoğu listede gelmiş geçmiş en iyi çizgi romandan filme uyarlaması olarak gösterilmektedir.
The Others [ DiqeRLeRi ]
Yönetmen : Alejandro Amenábar
Senaryo : Alejandro Amenábar
Yapım : 2001, İspanya...
Tür : Korku/ Gerilim
Oyuncular
Nicole Kidman, Fionnula Flanagan, Alakina Mann, James Bentley, Eric Sykes, Christopher Eccleston, Elaine Cassidy, Renée Asherson, Gordon Reid
2. Dünya Savaşı'nın son günlerinde, tenha Jersey Adası'nda bir genç kadın kocasının cepheden dönüşünü beklemektedir. Grace iki çocuğunu Viktorya tarzı büyük ve güzel evinde büyütmekte ve sadece orada güvende olabileceklerine inanmaktadır.
Fakat artık güvende değildirler...
Açıklanamaz şekilde ortadan kaybolan hizmetçilerinin yerine gelen üçlüyle beraber şaşırtıcı olaylar başlar. Grace'in kızı, evin her odasını gezen belirsiz varlıklar gördüğünü ve onlarla konuştuğunu iddia etmektedir. Başlangıçta Grace, kızın sözlerine inanmamakta dirense de, çok geçmeden bu davetsiz misafirlerin varlığını kendisi de hissedecektir.
Grace, onların kim olduğunu ve ailesinden ne istediklerini öğrenebilmek için herşeyden vazgeçmeli ve doğaüstü inançların ortasında kendi cevaplarını bulmalıdır...
ÖLü GeLin
19. yüzyılda bir Avrupa kasabasında yaşayan ve Victoria ile evlenmek üzere olan Victor, şaka olsun diye elindeki nikah yüzüğünü yolda gördüğü bir iskeletin parmağına takar. Bu iskelet ölmüş bir kıza aittir ve ceset zombie'ye dönüşür. Canlanan kız, artık Victor'un kendisinin kocası olduğunu iddia eder.
HayaLet SuvaRi
Konu : Ichabod Crane 18. yüzyılda adli tıp ile ilgili suçlara zamanının ötesinde yöntemlerle yaklaşan polistir. Bu kez görevi New York yakınlarındaki Sleepy Hollow adlı köyde işlenen cinayetlerin sırrını çözmektir. Güneşin neredeyse yüzünü hiç göstermediği, insanların geceleri pencerelerini sıkı sıkı kapattıkları bu köyde, inanılan ve durmadan anlatılan bir efsane vardır ve bu efsane gerçeğe dönüşmüştür.
Vücudunda başı olmayan bir atlı geceleri gelerek kılıcıyla köydeki insanların başlarını kesmekte ve bu kesik başları yanında götürmektedir. Aynı zamanda bir bilimadamı olarak böyle hikayelere inanmayan Crane, olayı kendi gözüyle görünce fikri değişir. Köydekiler bunu uzun yıllar önce başı kesilerek ölen adamın yaptığını anlatırlar. Crane, olayın derinliklerine indikçe bu başsız adamın rastgele değil bir amaç çerçevesinde bu katliamları yaptığını keşfeder.
Yönetmen
Tim Burton
Türü
Gerilim
Oyuncular-Karakterler
Johnny Depp
Ichabod Crane
Christina Ricci
Katrina Van Tassel
Miranda Richardson
Lady Van Tassel
MakaS eLLeR
(Edward Scissorhands)
Yönetmen : Tim Burton
Oyuncular : Johnny Depp, Winona Ryder
Stüdyo : 20th Century Fox
Batman" ve "Beetlejuice"'un yönetmeni Tim Burton'dan son derece sıradışı bir karakter üzerine unutulmaz bir masal. Johnny Depp, Winona Ryder ve Dianne Wiest sizlerle. Mucidinin ani ölümü, Edward'ın yarıda kalmasına yolaçar, elleri yerine uzun, keskin metal parçaları vardır
Batman Begins - (Batman Başlıyor)
Milyoner anne babasının gözlerinin önünde katledilmesi genç Bruce Wayne’de intikam takıntısına neden olan karşı konulmaz bir travma yaratır. Fakat kader bu şansı elinden alır. Ninja tarikatının lideri, tehlikeli ama onurlu bir adam olan Ra's Al-Ghul’e danışmak için Doğu’ya giderek ortadan kaybolmasının ardından geri döndüğünde Wayne; Gotham şehrini organize suç örgütleri ve tehlikeli suçlular tarafından istila edilmiş; miras olarak aldığı şirketi ise ellerinden kayarken bulur…
Malikanesinin altında bulduğu mağara ve orijinal zırhlı kıyafet Bruce Wayne'in yeni bir kimliğe bürünmesine yol açar. Artık kötülük yapanların içlerine korku salacak Batman’dir o. Bu yeni kılığı ve polis Jim Gordon’ın yardımlarıyla Batman, mafya babası Don Falcone, uyuşturucu tüccarı Jonathan-korkuluk- Crane ve kendini göstermek için doğru zamanı kollayan, Wayne’e çok da yabancı olmayan, gizemli bir üçüncü şahsın kurduğu çirkin düzeni yıkmak için işe koyulur
NoeL GeCeSi KabuSu
Jack Skellington, Halloween şehrinin balkabağı kralı her yıl Halloween zamanı hep aynı şeyleri yapmaktan çok sıkılmıştır. Bir gün Christmas şehrine bakarken aklına bir fikir geliyor. Noel Babayı kaçırmakla işe başlayan Jack, Christmas şehrine çok değişik bir Noel yaşatıyor. Tim Burton'ın inanılmaz hayal gücünün stop-motion tekniğiyle çekilmiş başarılı bir film
DaRq_héLL- qoThiC aDmiN
- Mesaj Sayısı : 150
Yaş : 31
NerDeN : RiZe
AdıN : qüKçé
LaKaP : CaDı
Ruh Hali :
KişiseL MeSaj : düNyadKi inSanLaR heP maSum qiMse YaşaMaYı HakeTmiYoRRr..!
YaZı köŞe^m : CeHeNNeM^i SebioRm...!
Benim Alanım :
Kayıt tarihi : 12/03/09
BaşaRı
BaşaRı:
(19000/19000)
SewiYe:
(9223372036854775807/9223372036854775807)
qüÇLüLük:
(25000/25000)
qoThiC-eMo :: qoThiC
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz